LibreOffice nedir?Ülke olarak kapalı kaynak kod, açık kaynak kod ve özgür yazılım ofis programlarından hangisini kullanmalıyız? Sebebi ile açıklayınız.Türkiye'de bir üniversiteye ofis yazılımı geliştirme sorumluluğu verilse nasıl olur? Olumlu veya olumsuz fikirlerinizi yazınız.


LibreOffice nedir?


LibreOffice özgür bir ofis yazılımıdır. Writer kelime işlemcisi, Calc hesap tablosu, Impress sunum, Base veritabanı, Math formül düzenleme aracı temel bileşenleriyle LibreOffice’i ofis yazılımı ihtiyacınızı karşılamaktadır.

LibreOffice ücretli midir, lisans bedeli var mıdır?

LibreOffice ücretsizdir, bunun da ötesinde özgür bir yazılımdır. LibreOffice'i dilediğiniz kadar çok bilgisayara kurabilirsiniz, herhangi bir lisans bedeli yoktur. Özgür bir lisans olan GNU/GPLv2 ile lisanslanmıştır.





Ülke olarak kapalı kaynak kod, açık kaynak kod ve özgür yazılım ofis programlarından özgür yazılımı kullanmalıyız. 
Neden açık kaynak değil özgür yazılım?


Her özgür yazılım açık kaynaktır ancak her açık kaynak özgür yazılım değildir. Bunu daha doğru anlayabilmek için özgür yazılımın tarihine biraz göz atmak gerekir. Özgürlük kavramı, ancak ortada bir tahakküm aracı mevcut olduğunda anlam kazanır; nasıl ki binlerce yıl önce ortada hiçbir devlet yokken ve mülkiyet tanımlanmamışken toplumsal bir özgürlük mücadelesi ve dahi özgürlük kavramının kendisi söz konusu değilse, mülk yazılımlar ortaya çıkmadan önce de özgür yazılım kavramına ihtiyaç duyulmamıştı.

Yetmişli yıllarla birlikte bilişim dünyasındaki bütün yazılımlar mülk hale gelmişti. Seksenlere girilirken, bir bilişim sisteminin maliyetinin çoğunu artık yazılımlar oluşturmaktaydı. Dolayısıyla bilgisayarlar çoğunlukla şirketlerde ve üniversitelerde bulunmaktaydı. Burada “Ama benim Commodore 64’üm veya Amstrad’ım vardı” diyenleriniz olabilir, ama onlar “ev bilgisayarları” veya “mikrobilgisayarlar”, bahsettiğim konunun dışındalar.

Bu süreçte, binlerce dolar ödeyip satın aldığınızı düşündüğünüz yazılımları aslında satın almış olmuyordunuz, sadece yazılım size belirli koşullar altında kullanmanız için lisanslanıyordu. Yazılım artık ticari bir üründü, ama diğer ticari ürünlerden çok önemli bir farkı vardı. Elinizde 1 ton buğday olduğunu düşünün. Yaptığınız her satışta elinizdeki buğday azalacak ve en nihayetinde bitecektir. Bunun haricinde buğdayı elde etmek için yaptığınız elle tutulur masraflar vardır; traktörlerin ve biçerdöverlerin yaktığı mazot, tarlada çalışan tayfanın yevmiyeleri, buğdayın tarladan depoya ve depodan satılan yere nakliye hizmetleri, buğdayların konulduğu çuval…

Yazılım buradaki farkı şu, eğer elinizde bir tane yazılım varsa istediğiniz kadar satın elinizdeki yazılım “azalmayacaktır”. Depolaması ve nakliyesi ya masrafsız ya da birkaç disket kadar masrafa sahiptir. Ayrıca yazılımı oluştururken illa ki “tayfa” çalıştırmak zorunda değilsiniz, kendi başınıza da yazmış olabilirsiniz.

Ayrıca bir yazılımı temelde “sıfırdan oluşturmuş” olmanız mümkün değildir. Yazdığınız her yazılım, insanlığın ortak birikiminin bir ürünüdür. Bilgi, insanlık tarihi boyunca kümülatif olarak mevcut noktaya gelmiştir. Yazılımı geliştirirken de, bu birikimden faydalanırız; matematikten, fizikten, elektronikten ve bunların alt dallarından yazılımın yazıldığı donanımdan üzerinde geliştirildiği işletim sisteminden, yazılımın yazıldığı programlama diline ve onun derleyicisine kadar pek çok parça, çok ayrı zamanlarda çok ayrı insanlar ve topluluklar tarafından geliştirilmiştir. Bu koşullar altında yazılımın “yaratıcısı” olarak bu yazılımı “mülk edinmek” ve insanların yazılıma erişimini kısıtlamak ne kadar doğrudur?

1983 yılında Richard M. Stallman, MIT’deki ofislerinde bulunan bir yazıcıda yaşadığı bir kağıt sıkıştırması sorununu, yazıcının bellenim (firmware) yazılımı mülk olduğu için tüm imkanlara sahipken çözemedi ve bu noktadan hareketle özgür yazılım kavramını ortaya atmıştır. Ayrıca dönemin en yaygın kullanılan işletim sistemi olan UNIX’in, bire bir uyumlu bütünen özgür bir halini oluşturmak için GNU işletim sistemi projesini başlatmıştır. Çünkü kendi ifadesiyle “bir yazılımı sevdiyseniz onu başkalarıyla paylaşabilmeniz gerekir”.

Bu noktada yazılım özgürlüğü de ilk defa ifade edilmiştir. Bir yazılımın özgür olabilmesi için dört temel özgürlüğü sağlaması gerekir:

Kullan: Yazılımı her koşulda kullanabilme özgürlüğü.
Araştır: Yazılımın nasıl çalıştığını anlama ve onu değiştirebilme özgürlüğü.
Paylaş: Yazılımı kopyalama ve paylaşma özgürlüğü.
Geliştir: Yazılımı değiştirip, değiştirilmiş ve geliştirilmiş hallerini dağıtma özgürlüğü.
Bu noktadan itibaren yıllar içerisinde geliştirilmeye devam edilen GNU işletim sistemi, en nihayetinde 1991 yılında geliştirilmeye başlanan Linux çekirdeği ile bir araya geldi ve bugün kullandığımız GNU/Linux işletim sistemi ortaya çıktı. GNU/Linux başta olmak üzere bu süreçte geliştirilen bütün özgür yazılımlar tek bir ortak amaç doğrultusunda yazıldı: Kullanıcıların özgürlüğünü sağlamak.

Ancak özgürlük, kendi başına politik bir kavram olarak vardır. Bir tahakküm unsuruna karşı bir mücadele doğrultusunda var olur. Özgürlükten söz ettiğinizde, doğal olarak taraf olur ve özgürlüğünüzü elinizden almaya çalışan bir şeye karşı cephe alırsınız. Yazılım özgürlüğü özelinde bu durum bazı insanları rahatsız etmekteydi, çünkü yazılım özgürlüğü doğası ve karakteristiği gereği politik bir alan olarak var olmak durumundaydı ancak dönemin özgür yazılım topluluğu içerisinde apolitik olmak isteyen bir kitle mevcuttu. Bununla beraber, şirketler ve devletler “özgür yazılım” ifadesinden ve özgürlük felsefesinden pek hoşnut değildi.

Bu gelişmelerle birlikte 1998 yılında ilk defa “açık kaynak” tanımı “özgür yazılım” ifadesinin yerine ortaya atıldı. Açık kaynak, özgür yazılımın politik duruşu ve felsefik yaklaşımının aksine, kullanıcıların ve geliştiricilerin katılımını ve yazılımın oluşumu ve gelişimini, kalitesini ön plana alan pragmatik bir yaklaşım olarak ortaya çıktı. Başlarda bütünen özgür yazılımın yerini alması istense de, doğal olarak topluluk buna karşı çıktı. Çünkü topluluğun içerisinde konuyu yalnızca yazılım geliştirme olarak değil, bir özgürlük mücadelesi olarak addeden çok geniş bir kitle mevcuttu.

Bu noktada bir ayrımı daha yapmak gerekir, “açık kaynak” ve “açık kaynak kod” da birbirinden ayrı iki kavramdır. “Açık kaynak kodlu yazılım”, kaynak koduna erişebildiğiniz herhangi bir yazılım anlamına gelir. “Açık kaynak” ise, özgür yazılıma benzer şekilde kullanıcıların bazı “haklarını” tanımlar. Örneğin TrueCrypt ismindeki bir disk şifreleme yazılımı, “açık kaynak kodludur” ancak yazılımı çalıştırabilmek bazı koşullara bağlandığı için ve yazılımın kopyalanması hususunda bazı noktalara şerh düşüldüğü için “ne özgürdür ne de açık kaynaklıdır”.

Özgür yazılım ve açık kaynak arasındaki temel fark, yaklaşım farkıdır. Özgür yazılım kullanıcının özgürlüğünü esas alır, temel dayanağı budur. Mülk olanın ve mülk edinmeye çalışanın karşısında durur. Basın özgürlüğü gibi, ifade özgürlüğü gibi, düşünce özgürlüğü gibi bir özgürlük mücadelesidir. Açık kaynak ise bir yazılım geliştirme stratejisidir, yazılımın gelişmişliğini ön plana alır. Daha çok katılımcıya ulaşmaya ve daha kaliteli yazılımlar elde etmeye çalışır.

Eğer özgür olmak ve özgürlük sizin için önemliyse, özgür bir dünyada yaşama hayaliniz varsa “özgür yazılım” kavramını kullanın. Özgürlüğün kişisel tercihiniz olmadığını, ancak hepimiz özgür olmak için çabaladığımızda gerçekten özgür olabileceğimizi unutmayın.








Türkiye'de bir üniversiteye ofis yazılımı geliştirme sorumluluğu verilse nasıl olur?

Türkiye'de bir üniversiteye ofis yazılımı geliştirme sorumluluğu verilmesi çok büyük bir gelişmeye vesile olabilir. Tamamiyle türk yapımı açık kaynak kodlu bu işletim sistemini kullanmamız için ne bekliyoruz.


ÖNcelikle İyi bir ofis programı için birkaç madde belirlenmeli. 
Bunlar:
1)ofis programı özellikleri?
Hazırlayacağımız  program pek çok alanda işimize yaramalıdır. Bu yüzden özellikleri belirlenmelidir. 

Ofis programları eğitim hayatımızın en başından iş hayatımıza kadar her dönemde sıkça kullandığımız ve en küçük bir yazı işi için bile kullandığımız bir araç haline gelebilmelidir ve bize bu imkanları sağlamalıdır.
Program genel anlamda oldukça işe yarayan ve etkinliği kolay kolay bitmeyecek olan kaliteli bir program olmalıdır.

2)kullanım alanları nelerdir?

En basit düzeyde tanımlayacak olursak sayısal ve finansal hesaplar yapmaya yardımcı olan, veri girme ve verileri analiz edecek testler uygulama gibi olanakları olan önemi oldukça büyük bir program olmalıdır. 

Akla gelebilecek her türlü sektörde, her türlü kurumda program aktif olarak kullanılabilmelidir. İş yerlerinde mali tablolar oluşturma, şirket gelir giderlerini hesaplatma, çalışan maaşlarını girme, yapılan satıştaki istatistiki verileri bulma, bu tüm girilen verilerin farklı açılardan analizini yapma gibi birçok faydası ve kolaylığı mevcut olan program olmalıdır ve önemi her geçen gün daha da artmalıdır.

3) Programın faydaları nelerdir?
Bilgisayar teknolojileri hayatımıza girdiğinden beri yaptığımız iş ve görevler basitleşti ve zaman geçtikçe basitleşmeye devam etmekte. Hemen her gün gelişen teknolojiyle beraber bizlerin kullanımına sunulan bilgisayar aplikasyonları da birçok işlemi bizim yerimize yapmaktadır.

Günümüzde başka meslek topluluklarından birçok ofis kullanıcısının ortak amacı hazırladıkları tablolar için harcamış oldukları vakti aşağı çekmek ve bu sayede aktiviteyi arttırmaktır.

 Türkiye'de Üniversiteye verilmiş bir yazılım sorumluluğu tüm bu faydaları kendinde barındırabilmelidir.

Neden milli  bir ofis yazılımı yapmalıyız?

teknolojiye ve bilime olan önemin altını çizerken bi yandan da ÖNcelikle Güvenli bir yazılım kullandığımızı ve  Bize has bir ürün kullandığımızı hatırlarsak kendimizi daha özgür hissederiz. 

Devlet daireleri, belediyeler, şirketler vb. lisanslı yazılım kullanmak zorundalar. Lisanslı Windows işletim sistemi, Ofis programları ve diğer lisanslı yazlılımları kullanıyorlar, kullanmak zorundalar. Ülkemiz çok büyük maddi kayıplarla karşılaşıyor. Oysa milli bir yazılım tamamen ücretsiz kullanılabilir. 

Bütün devlet dairelerini (bakanlıklar, bağlı il müdürlükleri, hastaneler, sağlık ocakları, okullar, adliyeler vb.) belediyeleri, şirketleri, şahısları, bu hesaba dahil ettiğimizde müthiş rakamlar çıkacaktır. Hesaptan anlayan bir arkadaş bunu kabaca bir hesaplasa iyi olur.
Bizler de bu milli işletim sistemimizi ne kadar öğrenir, bilir, tanıtıp yaygınlaşmasına katkıda bulunursak o kadar hayırlı bir iş yapmış oluruz diye düşünüyorum.


Ayrıca  yerli işletim sistemimiz yapılırsa, bunun üzerinde çalışacak uygulamalar geliştirmek için Türkçe ve Türk diline uygun sözdizime sahip bir yazılım dili geliştirilebilir. 

Programlama konusu gerçekten önemli. Bazı ülkelerde lise çağındaki çocuklar programlama öğrenirken bizde 2 yıllık bilgisayar programcılığı veya 4 yıllık bilgisayar öğretmenliği mezunlarının bile program yazamadığı görülüyor. Sadece dersi geçecek puanları alıp mezun olduktan sonra program yazamaz durumda olanlar çok.
Birde bunun donanım optimizasyonu için yazılım kısmı var. Hadi sıfırdan bir işletim sistemi yaptın. Her donanım için oturacak bir de driver yazacaksın.

Bu ülkedede birşeyler yapılabilir yeterki inanalım azmedelim çalışalım... 

Umarım faydalı bir yazı olmuştur. 
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle 😊😊

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

3.Konu : Açık kaynak kod, kapalı kaynak kod ve özgür yazılım hakkında araştırma yapınız ve ülke güvenliği/maliyet/etik gibi konularda fikirlerinizi yazınız.

Bilgisayar nedir? Donanım nedir? yazılım nedir? Gımp yazılım mıdır? bir üniversite öğrencisi neden iyi seviyede bilgisayar bilmelidir?